30 Ocak 2010 Cumartesi

| by Gönderen yavru

1”

aşık olma kardaş olma


Sokağı seyretmeye başladığında, başka dünyalara karışıyorsun. Bilmediğin bir hayatın içine, kısa bir
zaman da olsa, dahil oluyorsun. Sokak hikaye kaynıyor.


Köpekleri sever misiniz? Geçelim köpeği, hayvanları sever misiniz? Sevmek nasıl olur sizin
tarafınızda bilemem ama ben insanlar gibi, onları da seyrederim. Aklı olmadığını zannettiğimiz pek
çok hayvanın mucizevi olaylarına tanık oldum, duydum ve izledim.

Bizim sokakta bir köpek peydah olmuş, ne zamandır dikkatimi çekiyor. İşe giderken görüyorum. Biraz
ürkek bir çocuk, pek insanlarla arası iyi değil. Sanırım çok eziyet çekmiş, şimdi korkuyor. Dışarı
çıktığımda hep bir arabanın altına saklanıyor veya
uzaklaşıyor

Geçenlerde apartmanın kapısından çıktım. Beni gördü ama hiç kaçmadı. Gözlerini yan apartmanın üst
katlarında bir yere dikmiş, pür dikkat bakıyor. Merak ettim, ben de baktım ama kimseyi göremedim.
Herhalde o apartmanda bir hayvan sever var, arada yemek atıyor diye düşündüm. Ne garip değil mi?
Herkes karnını doyurmak derdinde aslında. O gariplerimin dili de yok ki, sıkıntısını anlatsın.

Gece eve dönerken fark etim ki, benim ki yine sokakta ve kitlenmiş aynı yere bakıyor. Sardı beni bir
merak, nereye bakıyor? Ben bakıyorum, bir şey göremiyorum. Çıldıracağım! Eve çıktım, biraz ekmek
aldım, tekrar indim. Yanına doğru yürüyorum, bu sefer kaçmıyor ama çok korktuğu belli. Biraz
hırladı, ben de sakin olmasını söyleyip, üstüne çok gitmeden ekmeği fırlattım.

Ekmeği aldı şöyle bir kokladı. Patisiyle kendine doğru çekti ve aynı noktaya bakmaya devam etti.
Döndüm eve ama aklım sokakta kaldı. Arada bir çıkıp balkondan bakıyorum, kıpırdamadan oturuyor.

Sabah uyandım ve ilk iş balkona koştum. Baktım benimki yer değiştirmiş ve uyuyor. Baktığı yeri
görebilecek konumda hala ama bütün gece neye baktıysa artık, yorulmuş. O sırada yan apartmanın
kapısı açıldı. Benimki hemen ayağa kalktı, kulakları ve gözleri dikti, tüm dikkati kapıdan çıkacak
olanda. O zaman dedim ki, birisi bu hayvanı kesinlikle besliyor.

Yanılmışım! Kapıdan köpekli bir bayan çıktı. Köpek cinslerini pek bilemem ama kadının elindeki köpek
ufacık, benimki ise kocaman. Başladı kuyruğu oynamaya! İnanamazsınız ama o köpeği kapıda gördüğü an,
gözlerinin parladığına şahit oldum. Kadın köpeğini yürüyüşe çıkarttı, benimki de peşlerinde. Sokağın
köşesini dönüp, görüş alanımdan çıktılar.

Hemen kahvemi yaptım, üstümü giyindim ve aşağı indim. Apartmanın merdivenlerine oturdum. Beklemeye
başladım. Gören deli diyecek ama umurumda değil. Yaklaşık yarım saat sonra, önde kadın ve havalı
köpeği, arkalarında benim azman sokak köpeği döndüler. Onlar evine çıktı. Benimki yine aynı yere
oturdu ve gözünü pencereye dikti. Bir müddet sonra, cama çıkan zengin dişi köpeği görünce, benim ki
neden burada yatıyor anladım. Aşık olmuş! Aşk böyle bir şey! Köpeği bile muma çeviriyor

| by Gönderen yavru

1”

Geç Öss Geç

Yeni yeniden ve yine
Söz geçiremiorum nefrete
Hayallerdeki üniversite
Göremiyorum hani nerde
Atta gitmiş belkide
Kus hadi nefretini bekleme

Evet sen trigonometri
Yetti artık, canıma tak etti
Dönüşümü, tersi bilmem nesi
Kafamı mahvetti

Ya karmaşık sayılar
Çok karmaşıktılar
Akıl mantık var arkadaşlar
Öss kasmaz bu kadar

Kimya desen ayrı bir bela
Gel çöz şu soruları sıkıyorsa
Formülleri ezberlemek şart
Sonra dersin kimya kim ya

Lise de bitti
Özleyeğim galiba hepsini
Olur da kazanırsak üniversiteyi
Unutur buralar artık bizi

Ağlayacağım galiba sayın seyirciler
Aklımda hala çözdüğüm testler
Elinde olan heyecanını gizler
Üniversite de başlar
Bambaşka aşklar
Bambaşka stresler

| by Gönderen yavru

0

komik bir hikaye

Satışın Sırrı

Bir köy çocuğu şehrin en büyük marketinde işe başvurur. Dünyanın bu en büyük alışveriş merkezinde
her şey ama her şey satılmaktadır. Patron sorar:

- Daha önce hiç satıcılık yaptın mı?

- Evet köyümde bu işi yaptım. Patronun gözü çocuğu tutar:

- İyi, yarın başlıyorsun.

Ertesi gün akşam olur ve patron çocuğu karşısına alır;

- Evet, bugün kaç satış yaptın?

- Bir !

- Ne bir mi? Diğerle ri 20-30 satış yaptılar, Nasıl bir? Kaç dolar tuttu peki?

- 320.000 USD doları. Patron şaşırır ve sorar:

- Nasıl becerdin bunu?

- Adama başta küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük boy bir olta sattım. Adama nerede
balık tutacağını sordum. Kıyıda diyince bir tekneye ihtiyacı olduğunu söyledim. Tekne bölümüne indik
ve çift motorlu, yelkenli, lüks bir yat sattım. Vosvosuyla bunu çekemeyeceğini söyleyince son model
4x4 bir jeep sattım. Patron kendinden geçer:

- Ne diyorsun, bütün bunları bir küçük olta almaya gelen adama mı sattın? Genç çocuk cevap verir :

- Yoo aslında karısı için bir tane orkid istemişti... Ben de ona şöyle dedim:
hafta sonu mahv olmuş sen en iyisi balığa git(lol)

| by Gönderen yavru

1”

komik yazı

Aynalar

Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik,
İşte yakalandık, kelepçelendik!
Çıktınız umulmaz anda karşıma,
Başımın tokmağı indi başıma.

Suratımda her suç bir ayrı imza,
Benmişim kendime en güzel ceza!
Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!
Acı, hapsettiğin sefil gölgeme!

Nur topu günlerin kanına girdim.
Kutsi emaneti yedim bitirdim.
Doğmaz güneşlere bağlandı vade;
Dişlerinde, köpek nefsin, irade.

Günah günah hasad yerinde demet,
Merhamet suçumdan aşkın merhamet!
Olur mu dünyaya indirsen kepenk
Göz yaşı döksem, Nuh tufanına denk?

Çıkamam ,aynalar, aynalar zindan.
Bakamam, aynada, aynada vicdan;
Beni beklemeyin, o bir hevesti,
Gelemem aynalar yolumu kesti.

| by Gönderen yavru

0

komik yazılar

İlginç Ölüm Hikayeleri

Jake Fen isimli Macar adam, eşini korkutmak için kendini asmış pozu verdi...Eve gelen eş kocasını o
halde görünce bayıldı..Kapıyı açık gören komşu kadın içeri girince iki cesetle karşılaştığını sanıp
evi soydu.Topladıkları ile çıkarken Jake kadına bir tekme attı. Cesedin canlandığını sanan kadın
korkudan öldü..Jake beraat etti..
***

New York'ta 5'inci caddede bir adama araç hafifçe çarptı. Adama bir şey olmamıştı.. Şoförle konuştu
ve kalkacakken olayı gören biri yanına gelerek, kalkmazsa sigortadan para alabileceğini söyleyince
yeniden aracın önüne yattı. Araç sürücüsü ise adamın gittiğini düşünerek gaza bastı ve adam öldü...

***

Bayan Carson Amerika'nın New York kentinde yaşıyordu..Bir gün eğlenmek için cenaze işleri yapan bir
şirketle anlaştı. Şirket eve telefon etti ve bayan Carson'un kalp krizi geçirip öldüğünü söyledi .
Aile hemen koştu. Bu sırada tabutun içinde yatan bayan Carson birden doğruluverdi. Ama kızı o anda
kalp krizi geçirip öldü...
***

Romollo Ribaldo işsizdi. Pisa kentinde oturan 42 yaşındaki bu İtalyan bir gün, tabanca ile intihar
etmeye hazırlandı. Eşi onu engellemek için dil döktü.. Sonunda Romolo ağlamaya başladı ve intihardan
vazgeçip silahını yere fırlattı. Ateş alan tabancadan çıkan mermi eşine isabet etti ve eşi öldü...
29 Ocak 2010 Cuma

| by Gönderen yavru

0

UZAYIN TANIMI VE ÖZELLİKLERİ

Evren (Kozmos), tüm varlıkları ve olayları içeren bir sistemdir. Kelimenin kökü dikkate alındığında bu “dirlik ve düzen içinde bir evren” anlamına gelen Yunanca bir sözcüktür. Kozmoloji (evren bilim) açısından ise bu terim bizim gözlemlediğimiz evren olarak düşünülür. Bu nedenle bizden önceki ve sonraki evrenlerin varlığı da söz konusudur. Günümüzde ulaşılabilen en son teknik verilere göre, uzayın fizik yapısı şöyle sıralanabilir:

1-Galaksiler
2-Elektromanyetik radyasyon
3-Nötral ve iyonize hidrojen
4-Toz parçacıkları
5-Galaksilerden gelen ışıklar
6-Süpernova ve Galaktik patlamalardan oluşan kozmik ışınlar
7-Kütlesi olmayan nötronlar
8-Gravitik dalgalar.

Sadece bizim galaksimizde 400 milyar yıldız (güneş) bulunduğu tahmin edilmektedir. Bizim galaksimiz gibi içinde yıldızları ve gezegenleri barındıran ise milyarlarca galaksi var. Evreni dolduran bütün cisimler üç esas gücün etkisiyle bir arada bulunuyor:

1-Nükleer Güç: Atomik çekirdeğin nötron ve protonlarını bağlar.
2-Elektromanyetik Güç: atomları oluşturmak üzere elektronları çekirdeğe bağlar.
3-Gravitik Güç: Uzaydaki cisimleri belirli yörüngelerde tutar.

| by Gönderen yavru

1”

bir kaç söz

slm
bu gün cuma saat 8 am dün düşüncelerime bakırdım bunu düşünürdüm ki hep ilk başdan beni dinleyen çok olupda ama insanı anlayan bence hiç olmuyup hep her kes seni kendi yorumuyla anlıyor buda onun kafasında tuttuğu düşüncelerde etki alıp gerçekden bir az uzaklaşıyor
birde insan bazi sözleri herkese diyemiyor benim gibi olmayan sevgilisi yada çok güvendiği anasına bile yani hep bir yalnızlık insanı bırakmıyo ama bunlara rağmen boş ver boş ver ve boş ver......
bu gün uzayla ilgilendim ve bu yazıları size tapdım düşüncelerinizi bene aktarını ve birde
blogum bu oldu başkalarına baş vurmayın sileceğim onları.hadi güle güle

| by Gönderen yavru

0

MERKÜR GEZEGENİ

Merkür bugüne kadar yalnızca bir uzay aracı, tarafından (Mariner 10) ziyaret edilmiştir. Mariner 10 1974 ve 1975 yıllarında Merkür’ ün 3 kez yakınından geçmiştir. Bu geçişlerde Merkür’ ün yılı ve günü arasındaki 2/3 lük oran yüzünden hep aynı yüz görüntülenebilmiştir. Yüzeyin toplam olarak %48′ inin haritası çıkarılmıştır. Ayrıca bu kadar yavaş dönmesine rağmen Merkür’ ün oldukça güçlü bir magnetik alana sahip olması bilim adamların şaşırtmıştır. Merkür’ ün içi dünyaya dışı ise Ay’ a benzer. Dünyadan sonra en yoğun gezegen olan Merkür’ ün (5.42 gr/cm³) kütlesinin önemli bir bölümü demirden oluşmaktadır. Atmosferi yok denecek kadar seyrek olup çoğunluğu sodyum, az bir kısmı ise helyumdan oluşmaktadır. Son gözlemlerden anlaşıldığına göre Merkür’ ün kutuplarında buzlardan oluşan kutup takkeleri bulunmaktadır. Venüs’ ten sonra ikinci sıcak gezegen olan Merkür’ ün (yaklaşık 430°C) kutuplarında sürekli gölgede kalan bölgelerde sıcaklık -170°C dolaylarındadır.

Merkür, Güneş sistemi’nin iç gezegenler olarak adlandırılan diğer dört üyesi gibi katı bir yapıya sahiptir. 5,43 g/cm3 olan yoğunluğu Yer ile karşılaştırılabilecek denli yüksektir ve Yer’den sonra Güneş Sistemi’nde karşılaşılan en büyük değerdedir. Merkür Güneş’e yakınlığı nedeniyle güneş ışınlarının güçlü etkisi altındadır ve sıcak bir gezegendir. Yüzey ısısı uzun süren Merkür günü sırasında 450oC üzerindeki düzeylere çıkabilirken, etkili bir atmosferin yokluğu nedeniyle gece -170oC’ye kadar düşmektedir. Gezegenin koyu bir yüzeyi vardır, ve 0,11 düzeyindeki beyazlık derecesi ile üzerine düşen güneş ışınlarının ancak onda birini yansıtır.

Merkür yüzeyinin en dikkat çeken özelliği tüm gezegen üzerine dağılmış irili ufaklı çarpma kraterleridir. İlk bakışta Ay yüzeyine benzetilebilecek bu görünümün, daha dikkatli bir incelemede bir çok farklılıklar içerdiği anlaşılır. Ay’da olduğu gibi kraterlerin yoğun bir şekilde iç içe geçtiği alanlar arasında, krater yoğunluğunun çok düşük olduğu, yumuşak engebeli geniş düzlükler yer alır. Bu bölgeler kraterlerin sık olduğu bölgelere göre daha alçakta yer alırlar ve Ay’daki ‘deniz’lere benzer şekilde, büyük çarpmalar sonucunda gezegen içinden yüzeye çıkan lav akıntıları ile oluştukları sanılır. Gerek bu oluşumların, gerekse büyük kraterlerin çoğunun, Güneş Sistemi içinde büyük çarpışmaların sürdüğü 4,5 ile 3,8 milyar yıl öncesini kapsayan dönemde meydana geldiği düşünülür. 3,8 milyar yıl öncesinden günümüze, Güneş Sistemi büyük çarpışmaların sıklığının azaldığı, nispeten sakin bir döneme girmiştir. Merkür üzerindeki en büyük çarpışma izi, 1300 km. çapındaki Caloris Havzasıdır. Bu dev lav denizi 100 km. çapında bir gökcisminin çarpması ile gezegenin manto tabakasından yüzeye çıkan sıvılaşmış materyal ile oluşmuş, bu arada şok dalgalarının gezegen boyunca yayılarak diğer yüzünde odaklanması sonucunda Caloris Havzasının tam karşı kutbunda 500.000 km.2 lik bir alan son derece engebeli bir hal almıştır. Ayrıca düzlükler üzerinde yüzlerce kilometre uzunluğunda ve yüksekliği 2-3 km.yi bulan kırıklar dikkati çeker. Bunlara, gezegenin soğuması sırasında küçülen hacminin neden olduğu sanılmaktadır. Kırıkların bazı kraterlerin içinden de geçmeleri krater oluşum döneminden daha sonra meydana geldiklerini düşündürür.

Gezegen yüzeyinin en dışta kalan bir kaç metre kalınlığındaki kısmının, Ay yüzeyindekine benzer biçimde çok küçük göktaşlarının milyarlarca yıldır süren bombardımanı sonucunda ince bir toz haline gelmiş regolit tabakası olduğu varsayılır. Aynı Ay’da gözlendiği gibi az sayıdaki genç kraterin, ışınsal olarak kendilerini çevreleyen parlak beyaz çizgilerin ortasında yer aldığı görülür. Bu çizgiler, çarpma sırasında ‘kirli’ regolitin üzerine sıçrayan taze materyal ile ilişkilidir.

| by Gönderen yavru

0

GÜNEŞ SİSTEMİ

Güneş’in kütlesel çekim alanının belirlediği bölge içinde kalan cisimlerin oluşturduğu bir sistem. Sistemi idare eden baş cisim Güneştir. Sisteme bağlı dokuz gezegeni, asteroit kuşağını, kuyruklu yıldızları ve meteorları belirli yörüngelerde tutan ve onların hareketlerini belirleyen yine Güneştir.

Güneş sisteminin en önemli özelliği, içinde yaşam barındıran bilinen tek yıldız sistemidir. Güneş sistemine ilişkin bazı genel bilgiler tabloda gösterilmiştir.

Gezegen

Çapı
(km)

Yoğunluk
(g/cm³)

Güneşe uzaklık
(milyon km)

Dönüş süresi
(gün)

YIL
(gün)

Uydu Sayısı

Merkür

4878

5.42

57.85

58.65

87.97

-

Venüs

12104

5.25

108.1

243

224.7

-

Dünya

12756

5.55

149

1

365

1

Mars

6796

3.94

227.8

1.026

686.98

2

Jüpiter

142500

1.31

777.84

0.408

4328.9

16

Satürn

120600

0.69

1426.08

0.425

10752.9

18

Uranüs

51400

1.29

2867.41

0.746

30660

15

Plato

2300

2.03

5909.74

6.39

90410.5

1

Neptün

49528

1.64

4493.9

0.796

60152

8

| by Gönderen yavru

0

KARADELİKLER

Bir karadeliğin grafiksel gösterim

Kara Delik terimi ilk defa Princeton fizikçilerinden John Wheeler tarafından 1968′de yayımladığı “Evrenimiz, bilinenler ve bilinmeyenler” isimli makalede kullanılmıştır. Kara delikler çok ağır olduklarından, çok büyük çekimsel alana da sahiptirler. Çekimsel kuvvet öyle büyüktür ki, ışık dahil hiçbir şey kara delikten kaçamaz.

Kütleleri büyük olan yıldızlar, termonükleer evrimlerinin sonlarına doğru kırmızı veya mavi süper devler haline gelir. Nükleer yakıtları tükendiğinde, süpernovalar halinde patlarlar. Patlamaların kalıntısı bir nötron yıldızı (pulsar) olabilir veya süpernova çekirdeğinin kütlesi Güneş kütlesinin yaklaşık üç katına ulaşıyorsa, bir kara delik olabilir. Kütlesi küçük olan yıldızlar ise bir gezegen bulutsusu oluşturarak gömleklerinin bir bölümünü yitirir. Bunlar, Dünya’nın boyutlarına yakın boyutlarda beyaz cüceler olarak evrimlerini tamamlarlar.

Kara deliklerin dinamiğini ve içlerindeki herşeyin dışarı çıkmasını nasıl engelleyebildiklerini anlayabilmek için Genel Görelelik kavramını anlamak gerekir. Genel görelelik (izafiyet) kuramının belirttiği maddenin kütlesiyle çevresindeki uzay-zamanın yapısını değişikliğe uğratmasıdır. Bu varsayım, hiçbir şeyin hatta ışığın bile, büyük kütleli bir gökcisiminin yakınında, düz çizgi halinde yer değiştiremeyeceği anlamına gelir.

Ebediyete kadar içinde kalma riskine girmeden, bir kara deliğin ne kadar yakınına yaklaşılabilinir? Bu cisimlerde geriye dönüşü olmayan noktaya olay ufku (event horizon) denir. Bu, kara delikle aynı merkezli küresel bir zarf olup, bu zarfın yarıçapına Schwarzchild yarıçapı denir. Eğer bir kere olay ufku içine girilirse, geri dönüş yoktur. Uzay-zaman tekilliğinin yer aldığı ölü delik merkezine doğru çekilebilecektir. Saniyenin küçük bir kesri içinde oradaki sonsuz büyük çekimsel kuvvet tarafından toz haline getirilecektir. Bir kara deliğin yakın çevresindeki uzay yollarını bozduğu görüldü. Einstein hükmüne göre, uzay zaman birbirine karışmış olduğundan böyle cisimlerin yakınında zamanın da sapmaya uğrayacağı sonucu ortaya çıkar. Bu nedenle bazı araştırmacılar kara deliklerin zaman makinesi gibi kullanılabileceğini ileri sürmektedirler.

Bir astronot kara deliğe doğru yola çıkmadan önce uzaygemisine büyük bir saat yerleştirilirse, dışarıdaki bir gözlemci, gemi çökmüş yıldızın yakınına yaklaştıkça, saatin gittikçe yavaşladığını fark edecektir. Aynı şekilde, gittikçe yavaş hareket ediyor gibi, olay ufkunun sınırına asla erişemeyecek gibi gözükecektir. Sonunda şaşırtıcı bir durum meydana gelip, zaman durmuş gibi olacaktır.

Astronotun bakış açısına göre ise, gemideki saat her zamanki hızı ile tik taklarını sürdürecektir. Böylece astronot, karanlık cehennemin içine hızla dalmasını geciktirecek bir şansa sahip olmayacaktır. Hatta olay ufkunun içinden geçtiği anı bile farketmeyecektir. Fakat ne yazık ki bu noktadan itibaren kara deliğin içine saplanmış olacaktır. Gemi aşağı doğru inerken pencereden dışarı bakan astronot herşeyin hızının arttığını görecektir. Bütün gelecek öyküsü gözünün önünden bir anda akıp geçecektir. Fakat astronotun evrenin geri kalanı ile iletişimi kesilmiştir ve kendisini mutlak ölüm beklemektedir.

| by Gönderen yavru

0

aşk şiri


Look not for beauty
Nor whiteness of skin
But look for the heart
That is loyal within

For beauty may fade
And white skin grow old
But the heart that is loyal
Will never grow cold

- Marie Davis -

| by Gönderen yavru

0

uzay turu

Big bang ya da Büyük patlama, evrenin yaklaşık 14 milyar yıl önce çok yoğun ve sıcak bir noktadan meydana geldiğini savunan bilimsel teori. Galaksiler nebulözler ve yıldızlararası plazmanın bu şekilde meydana geldiğini savunur. Bu ilk infilaktan bu yana çok daha küçük patlamalar halen devam etmekte (süpernovalar) ve evren, genişleyip büyümeye devam etmektedir.

Gerçekten de dünyamızdaki gözlem evlerinden izlenen uzak galaksilerin ışığındaki kırmızıya kayış, bunun ispatı olarak kabul edilmektedir.

Büyük patlamadan gelen radyasyon, ilk defa 1964′te tespit edilmiştir. New Jersey’deki Bell Laboratuvarlarından Arno Penzias ve Robert Wilson, Samanyolunun dış kısımlarından gelen belirsiz radyo dalgalarını ölçmeye çalışıyorlardı. Fakat bunun yerine gökyüzünün her tarafından gelen bir radyasyon buldular. Bu ışınımın bütün yönlerdeki parlaklığı aynı idi ve yaklaşık 3° Kelvin sıcaklığında bir ortamdan geldiği anlaşılıyordu. Daha sonra Penzias ve Wilson, bu buluşları için bir Nobel ödülü kazandılar.

Bigbang teorisine ilişkin şekil

Bigbang teorisine ilişkin şekil

Bu kozmik fon radyasyonunun, büyük patlamadan hemen sonra kainatı dolduran sıcak gazdan geldiği tahmin edilmektedir. Astronomlar, 1920′lerden beri kainatın genişlediğini biliyorlardı. Bu genişlemenin hızı da, 15 milyar yıl kadar önce bütün maddenin tek bir anda aynı noktada bulunması gerektiğini gösteriyor. İşte tam bu ilk zamana büyük patlama deniyor. O zamandan beri de kainat sürekli olarak genişlemektedir.

Büyük patlamadan sonra kainat radyasyondan yayılan çok sıcak gazla dolmuştur. İlk önce gaz, temel parçacıklardan meydana gelmişti: Önce kuarklar oluştu ve bunlar bir araya gelerek protonları ve nötronları meydana getirdi; daha sonra da elektronlar ortaya çıktı. Büyük patlamadan 300.000 yıl sonra, sıcaklık 3000 °K’ye düşünce bu parçacıklar birleştiler ve atomlar oluştu.

Bu durum, kainata büyük bir değişiklik getirdi. O zamana kadar elektrik yüklü parçacıklar radyasyonu çok kolay emerlerdi. Radyasyon çok uzağa gidemediğinden, gaz da şeffaf değildi. Fakat nötr atomlar radyasyonu iyi ememediler. Bu durumda hareketine bir engel kalmadığından, radyasyon uzayda yayıldı.

Uzay genişledikçe radyasyonun dalga boyu uzadığı için, daha soğuk bir cisimden geliyormuş kanaatini vermeye başladı. Bizim radyasyonu ölçebildiğimiz şimdiki zamana kadar radyasyon, mutlak sıfırın ancak birkaç derece üstündeki sıcaklıklara kadar soğudu.

Kozmik mikrodalga fon radyasyonu

Kozmik mikrodalga fon radyasyonu

Penzias ve Wilson tarafından bulunan kozmik fon radyasyonu, bu düşünceye mükemmel olarak uymaktadır. Hem sıcaklık doğru derecedeydi hem de radyasyon bütün gökyüzünde aynı sıcaklıktaydı; çünkü bütün yönler büyük patlamaya doğru gidiyordu.

Fakat bu keşif ortaya çözülmesi gereken bir de bilmece çıkardı. Fon radyasyonu, büyük patlamadan 300.000 yıl sonra gazın son derece homojen olduğunu göstermektedir. Gazın içinde büyük topaklar ve delikler olsaydı, bunlar radyasyonun gökyüzündeki dağılımında sıcak ve soğuk bölgeler olarak gözükecekti. Öte yandan bugün çok topaklıdır. Kümeler, ince uzun gruplar halinde toplanan galaksiler ve bunların aralarında boşluklar vardı. Bu büyük yapıların orijinal gazın içindeki topaklardan çıkmış olması gerekmektedir. Tıpkı sütün topaklanarak peynire dönüşmesi gibi.

Kozmoloji ile uğraşan bilim adamları, fon radyasyonu iyi incelenirse, bunun sıcaklığında bazı sapmalar bulacaklarına inanıyorlar. Astronomlar, kozmik fon radyasyonunun sıcaklığını 1960′lardan beri giderek artan bir dikkatle ölçmektedirler. Birkaç yanılmanın dışında, yalnızca ortalama sıcaklıktan sapmalara sınırlamalar koyabilmişlerdir. Yerden yapılan son deneyler, bunların da bir Kelvin’in 30 milyonda birinden fazla olamayacağını gösteriyor. Yerden gözlem yapan astronomlar, kozmik fon radyasyonunu incelediklerinde iki hususla karşılaşmaktadır: Birkaç santimetre daha uzun dalga boylarında gözlem yaptıkları zaman bizim galaksimiz Samanyolu’ndan gelen radyasyon, zayıf fon radyasyonundan baskın çıkıyor. Bizimi galaksimizdeki parlak ve karanlık kısımlar, fon radyasyonundaki herhangi bir sapmayı kolaylıkla maskeliyorlar.

Daha kısa dalgaboylarında ise Samanyolu daha zayıftır; fakat bu dalga boylarındaki radyasyon, Dünyanın atmosferindeki su buharı tarafından emilmektedir. Dünyanın her yerinde, çeşitli gruplar, yüksek dağlar, Antarktika ve yüksekte uçan balonlar gibi havanın kuru olduğu yerlerden gözlem yaparak bu problemi çözmeye çalışmışlardır.

Buna en iyi çözüm, bir uydudaki kısa dalga boylu bir radyo alıcısıdır. 1970′lerin ortalarında, bu gözlemcilerin çoğu, NASA’nın Goddard Uzay Uçuş Merkezindeki bilim adamlarıyla işbirliği yaparak Kozmik Fon Keşif Uydusu COBE’nin tasarımına katkıda bulundular.

18 Kasım 1989′da COBE, yörüngesine mükemmel bir şekilde oturtuldu. COBE’nin taşıdığı üç araçtan iki tanesi gökyüzünü uzun kızılötesi dalgaboylarında gözlemledi. Araçlar, uzaydan gelen zayıf sinyallerin uzay aracının kendi sıcaklığından etkilenmemesi için sıvı helyumla soğutulmaktaydı. Bu araçlar görevlerini seferin dokuzuncu ayında sıvı helyumun bittiği sırada tamamladılar. Araçlardan biri fonun ortalama sıcaklığını görülmemiş bir hassasiyetle ölçerek 2.735 °K değerini buldu. Diğeri de ilk defa olarak, uzun kızılötesi dalgaboylarında uzayın haritasını çıkardı.

Üçüncü ölçüm aleti fon radyasyonunun parlaklığındaki sapmaları aramak için tasarlanmıştı. Altı diferansiyel mikrodalga radyometreden oluşan bu düzenek gözlemlerine devam ediyor; çünkü bunların soğutulması gerekmiyor. Bunlarla gökyüzü şimdiye kadar iki kere tarandı ve üçüncü taramaya devam edilmektedir. Radyometreler gökyüzünü 3.5, 5.7 ve 9.5 milimetre olmak üzere üç kısa radyo dalga boyunda gözlemlemektedir.

Halen, dünyanın çeşitli yerlerinde aynı derecede hassas aletlere sahip ekipler COBE’nin görebileceğinden daha küçük, bir açı dakikası sapmalar bulmak için gözlem yapmaktadır.

27 Ocak 2010 Çarşamba

| by Gönderen yavru

2

Eurovision 2010 Manga


TRT’nin Eurovision için kendilerini seçtiğini öğrendikten sonra bir türlü resmi teklifin gelmemesi nedeniyle sıkıntılı günler geçiren Manga Grubu nihayet muradına erdi. TRT ve Manga Grubu dün 2010 Eurovision Şarkı Yarışması için anlaşıp resmi sözleşme imzaladı. Posta yoluyla gönderilen sözleşmeleri imzalayan taraflar, en kısa sürede şarkının belirlenip tanıtımına başlamak için anlaştı. 25, 27 ve 29 Mayıs tarihlerinde Norveç’in başkenti Oslo’da yapılacak 55. Eurovision Şarkı Yarışması’nda Manga Grubu ilk beşe girmek için yarışacak.
MTV ÖDÜLÜ ALMIŞLARDI
TRT grubun tanıtım ve yarışma masrafları için 450 bin lira bütçe ayırdı. Ancak bu kez daha öncekilerden farklı olarak parayı peşin olarak ödemeyecek. Grup yaptığı masrafları faturayla belgeledikten sonra bunu kurumdan alabilecek. Hadise, Kenan Doğulu ve diğer eski yarışmacılar belirlenen tanıtım ve klip bütçesini peşin olarak almışlardı. Adını Japon çizgi film sanatından alan Manga Grubu “Bir Kadın Çizeceksin” adlı şarkılarıyla çıkış yapmış, geçen yıl çıkardıkları Şehri Hüzün adındaki albümleriyle MTV Müzik Ödülleri’nde Avrupa’nın En Sevilen Sanatçısı seçilmişlerdi.

| by Gönderen yavru

0

bağı güzel laflar



Alfabe 28 harf, ‘o’ şimdi askerde…
Ağlarasa anam ağlar gerisi pleybek yapar.
Sevmek çay gibidir, sevilmek şeker; bizim gibiler çayı şekersiz içer.

| by Gönderen yavru

0

Bir Damla Yağmur


Elimde bir bardak sıcak çikolata, yağan yağmuru dinliyorum usulca. Nemli toprağın kokusu kaplıyor benliğimi, ne çok özlediğimi farkediyorum seni. Toprak bile kavuşuyor yağmuruna, yağmur da toprağının kokusuna. Oysa ben ne sana kavuşabiliyorum ne de kokuna. Bir minicik su damlası gibi boşlukta düşüyorum sanki, ne çoğalıp okyanus olabiliyorum ne de kavuşabiliyorum toprağa. Bir yağmur damlası olsam sana kavuşamamaktansa. Babacan bir rüzgar esse keşke ve ilk eline düşsem, teninde süzülsem karışana kadar toprağa…

| by Gönderen yavru

0

sevgiliye yazılan bir mektub


Keşke seni farklı bir zamanda,
Bambaşka bir ortamda
Tanısaydım ve sevseydim yine delice,
Bu sefer çıkıp ta karşına sadece
Seni sevdiğimi bilmeni istemezdim
Vefasızlığına böyle sükut etmezdim.
Ancak her şey istediğim gibi de olmuyor
Sevdamın zararı yalnız benle son bulmuyor
Ve ne yazık ki ellerim kolllarım da bağlı
Seni düşünür dururum gözlerim yaşlı.
Hayatta bir tek seni ummuştum neler buldum.
Sayende yalnız bile kalamaz oldum.

Çünkü ne zaman kalsam
Hayalinle saatlerim gidiyor
Ne zaman seni hayal etsem
Sonu hep hüzünle bitiyor.
Sonu hep sensiz bitiyor.

| by Gönderen yavru

0

Euronews Türkçe yayınlarına başlıyor


Euronews televizyon kanalı, Türkçe yayınlarına ocak ayı sonunda başlıyor.
Euronews ile 2008 yılında yapılan anlaşma gereği, TRT kanalın önemli
ortakları arasında yer alıyor.

Merkezi Lyon’da bulunan Euronews, aralıksız 24 saat haber yayınlıyor.

Euronews, 2010 yılının sonunda Farsça yayınları başlatmayı da hedefliyor.

Türkçeden sonra Farsçadan yapılacak yayınla, Euronews 10 farklı dilden haber veren televizyon kanalı olacak.

Euronews yayınlarını uydu ve kablo ile internet üzerinden izlemek mümkün.

Kanal, 2001 yılında Rusça, son olarak 2008 yılında Arapçadan haber yayınlarına başlamıştı.

Euronews
kanalının farklı milletlerden 400′e yakın çalışanı bulunuyor.
Avrupa’nın önemli kamu televizyon kanalları da aralarında olmak üzere
kanalının 21 hissedarı bulunuyor.

TRT’nin yüzde 16 hissesi
bulunduğu kanalda, Fransızların yüzde 25, İtalyanların

| by Gönderen yavru

0

ilk söz

slm bu gün blog.com dan yoruldum ve yeni blogumu açdım umarım hoşunuza gedir bu blog ve geçmiş azlıkları sizin için doldurur